15 Haziran 2015 Pazartesi

ATATÜRK'E SORULAN 14 SORUYA VERDİĞİ CEVAPLAR

MAVİ GÖZLÜ DEV
BİR SOSYAL PAYLŞIM SİTESENDE UĞUR DÜNDAR'IN KALEME ALDIĞI YAZIYI BİZ YÜCE  TÜRK MİLLETİ İLE PAYLAŞMAK İSTEDİM. BUYRUN ATAMIZ SORULARA VERDİĞİ ASİL CEVAPLAR VERMİŞ.

    Sos­yal med­ya­da bir Ata­türk düş­ma­nı, Ata­türk­çü­le­re, ce­vap­la­ma­la­rı için 15 so­ru (!) sor­muş! Ak­lın­ca da “A­ta­put­çu­” de­di­ği biz Ata­türk­çü­le­rin bu so­ru­la­ra ce­vap vere­me­ye­ce­ği­ni be­lirt­miş! Alın­tı­la­dı­ğı­mız so­ru­lar doğ­ru­dan Ata­tür­k’­e so­rul­du­ğu için, ce­vap­lar da Ata­tür­k’­ün ağ­zın­dan ve­ril­di.

SO­RU 1: MÜS­LÜ­MAN­SAN Hİ­LA­FE­Tİ NE­DEN KAL­DIR­DIN?
CE­VAP: Ku­r’­an’­da di­ni/si­ya­si yet­ki­le­re sa­hip bir li­der an­la­mın­da ha­li­fe­lik yok­tur. Ken­di­ni “Al­la­h’­ın yer­yü­zün­de­ki göl­ge­si­” ola­rak gö­ren sul­tan­la­ra/pa­di­şah­la­ra din­sel meş­ru­iyet ka­zan­dı­ran uy­dur­ma bir ku­rum ol­du­ğu için kal­dır­dım ha­li­fe­li­ği… Böy­le­ce Mu­avi­ye­’nin, İs­la­mın özü­ne ay­kı­rı ola­rak ya­rat­tı­ğı sul­tan/ha­li­fe ŞİRK DÜ­ZE­Nİ­’ne son ver­dim. Ay­rı­ca ha­li­fe­li­ği hiç­bir işe ya­ra­ma­dı­ğı için kal­dır­dım de­sem de ye­ri­dir.
Ba­kın, I. Dün­ya Sa­va­şı­’n­da Müs­lü­man Arap­la­rın Os­man­lı­’ya kar­şı İn­gi­liz­ler­le bir­lik­te ha­re­ket et­me­si­ni en­gel­le­di mi ha­li­fe­lik? Ha­yır! En önem­li­si de İn­gi­liz em­per­ya­liz­mi Ha­li­fe/Pa­di­şah Vah­det­ti­n’­e her is­te­di­ği­ni yap­tır­ma­dı mı? Bu ara­da Os­man­lı­’yı par­ça­la­yan idam fer­ma­nı Sevr Ant­laş­ma­sı­’n­da İn­gi­liz­ler ıs­rar­la ha­li­fe­nin/ha­li­fe­li­ğin var­lı­ğı­nı ko­ru­ma­sı­nı is­te­miş­ler­dir. Ha­li­fe­li­ği kal­dı­ra­ca­ğım gün­ler­de de İn­gi­liz­ler Hint Müs­lü­ma­nı kı­lı­ğın­da iki ca­sus­la­rı­nı (Emir Ali ve Ağa Han) dev­re­ye so­ka­rak ha­li­fe­li­ğin kal­dı­rıl­ma­ma­sı için ça­ba har­ca­mış­tır.
SO­RU 2: 1932’DE EZA­NI NE­DEN YA­SAK­LA­DIN?
CE­VAP: Eza­nı ya­sak­la­ma­dım. Ezan­la­rı gü­rül gü­rül, üs­te­lik hal­kın an­la­ya­ca­ğı dil­de Türk­çe okut­tum. İnan, Al­lah Türk­çe de bi­lir! Böy­le­ce gü­zel di­li­miz Türk­çe­yi en yük­se­ğe, mi­na­re­le­re çı­kar­dım. Ezan­la­rı ya­sak­la­ya­cak olan iş­gal­ci Yu­nan­lar­dı. On­la­rı bu top­rak­lar­dan ben kov­dum. Böy­le­ce ezan­la­rın sus­ma­sı­nı en­gel­le­dim.
SO­RU 3: AYA­SOF­YA­’YI NE­DEN KA­PAT­TIN?
CE­VAP: Aya­sof­ya 1000 yıl­dan faz­la ki­li­se 500 yıl ka­dar ca­mi ola­rak kul­la­nıl­mış dün­ya­nın en es­ki ma­bet­le­rin­den bi­ri­dir. İki bü­yük tek tan­rı­lı/ila­hi din; Hı­ris­ti­yan­lık ve İs­la­mi­yet için kut­sal olan bu ta­ri­hi ma­be­di, İN­SAN­LI­ĞIN OR­TAK KÜL­TÜR Mİ­RA­SI ola­rak gör­dü­ğüm için KO­RU­MAK ve ge­le­cek ku­şak­la­ra ak­tar­mak is­te­dim. Bir ta­ri­hi ya­pı­nın en iyi şe­kil­de KO­RUN­MA­SI ve SER­Gİ­LEN­ME­Sİ için o ya­pı­nın mü­ze ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­rım. Bu ne­den­le Aya­sof­ya­’yı mü­ze yap­tım. Bu ara­da Fa­ti­h’­in Aya­sof­ya Vak­fi­ye­si di­ye bir şey yok­tur. Bu ko­nu­da­ki id­di­a uy­dur­ma­dır. Ay­rı­ca Aya­sof­ya­’nın bu­lun­du­ğu böl­ge­de çok sa­yı­da bü­yük ca­mi var­dır. “A­ya­sof­ya­’da na­maz kı­lan­lar da­ha çok se­vap ka­za­nır!” di­ye bir İs­la­mi ku­ral da ol­ma­dı­ğı­na gö­re, yap­tı­ğım hem Dİ­NE hem İN­SAN­LI­ĞA uy­gun­dur.
SO­RU 4: KU­R’­AN HARF­LE­Rİ­Nİ NE­DEN YA­SAK­LA­DIN?
CE­VAP: Ku­r’­an harf­le­ri­ni de­ğil Arap harf­le­ri­ni kal­dır­dım. Ku­r’­an ön­ce/ilk Arap­la­ra in­di­ril­di­ği için, Ku­ra­n’­da ifa­de edil­di­ği gi­bi an­la­şıl­sın di­ye Arap­ça­dır. Al­lah ka­tın­da hiç­bir harf sis­te­mi kut­sal de­ğil­dir. Arap harf­le­ri de kut­sal de­ğil­dir. Arap harf­le­ri­ni oku­ma, yaz­ma­yı güç­leş­tir­di­ği için kal­dır­dım. Ben Harf Dev­ri­mi’­ni yap­tı­ğım­da Tür­ki­ye­’ de Arap harf­le­riy­le oku­ma yaz­ma bi­len­le­rin ora­nı, er­kek­ler­de yüz­de 7, ka­dın­lar­da bin­de 4’tü. Arap harf­le­ri Türk­çe­ye uy­gun de­ğil­dir. 1928’de Harf Dev­ri­mi’n­den son­ra Ye­ni Türk harf­le­ri ile hal­kı­mız kı­sa sü­re­de okur- ya­zar ol­du. 1935’te oku­ma yaz­ma ora­nı top­lam­da yüz­de 23’e ulaş­tı.
SO­RU 5: TA­Tİ­Lİ NE­DEN CU­MA­DAN PA­ZA­RA AL­DIN?
CE­VAP: Ge­liş­miş ül­ke­ler­le, özel­lik­le Av­ru­pa ile si­ya­si, ti­ca­ri, eko­no­mik iliş­ki­le­ri güç­len­dir­mek is­te­dim. Böy­le­ce Müs­lü­man Tür­ki­ye­’nin her ba­kım­dan Av­ru­pa ile ya­rı­şır du­ru­ma gel­me­si­ni amaç­la­dım. Bu­nun için ta­ti­li cu­ma­dan pa­za­ra al­dım. Öl­çü­le­ri ve tak­vi­mi de bu ne­den­le de­ğiş­tir­dim. Me­se­la tüm uy­gar dün­ya­da pa­zar gün­le­ri ta­til­dir… Ba­tı­’da es­ki­den cu­mar­te­si gün­le­ri de ya­rım gün ça­lı­şı­lır­dı. Biz­de na­sıl? Per­şem­be ya­rım gün, cu­ma ta­til. Dış dün­yay­la iliş­ki­de bu­lu­nu­la­bi­le­cek tam üç gün ka­lı­yor. Ne ya­pı­la­bi­lir bu kı­sa sü­re­de. Ben ma­kul ve ak­la uy­gun ola­nı ter­cih et­tim. Bu de­ği­şik­li­ğin geç­mi­şin iz­le­ri­ni sil­mek­le il­gi­si yok. Ta­ma­men pra­tik ih­ti­ya­ca uy­gun ola­rak yap­tım. Ay­nı şe­yi Rus­lar ve Çin­li­ler de yap­tı.
SO­RU 6: BİR BEZ PAR­ÇA­SI (ŞAP­KA) İÇİN ALİM­LE­Rİ AS­TIN?
CE­VAP: Şap­ka Dev­ri­mi için tek bir “a­li­m” as­ma­dık. İs­ki­lip­li Atıf, şap­ka tak­ma­dı­ğı için ve­ya Şap­ka Dev­ri­mi­’ ne kar­şı (üs­te­lik bu dev­rim­den ön­ce) ki­tap yaz­dı­ğı için de­ğil, Kur­tu­luş Sa­va­şı yıl­la­rın­da baş­ka­nı ol­du­ğu ce­mi­yet “i­ha­net bil­di­ri­le­ri­” ya­yın­la­dı­ğı için ve di­ni is­tis­mar ede­rek hal­kı kin ve düş­man­lı­ğa yö­nelt­ti­ği için o za­man­ki ya­sa­la­ra gö­re­” va­ta­na iha­ne­t” su­çun­dan asıl­dı.
SO­RU 7: Fİ­LİS­Tİ­N’­DE NE­DEN İHA­NET ET­TİN?
CE­VAP: I. Dün­ya Sa­va­şı­’n­da Al­man ko­mu­tan­la­rın, özel­lik­le Fi­lis­ti­n’­de Al­man Li­man von San­der­s’­in ba­şa­rı­sız­lı­ğı so­nun­da tüm or­du­la­rı­mız da­ğıl­mış­ken, bi­zim üç ka­tı­mız bü­yük­lü­ğün­de­ki ve ba­zı Arap aşi­ret­le­rin­ce des­tek­li, üs­te­lik bü­yük bir ha­va gü­cü­ne sa­hip İn­gi­liz Or­du­su­’nun önün­den Türk Or­du­su­’nu ba­şa­rıy­la ge­ri çek­tim. Ha­le­p’­te so­kak sa­vaş­la­rı ver­dim. Bu­nun ay­rın­tı­la­rı­nı 1926’da Fa­lih Rıf­kı­’ya an­lat­tım. Son ola­rak Ekim 1918’de İn­gi­liz­le­re kar­şı Kat­ma Mu­ha­re­be­si­’ni ka­zan­dım. Ha­le­p’­in ku­ze­yin­de Türk sün­gü­le­riy­le ade­ta do­ğal bir sı­nır çiz­dim. Yıl­dı­rım Or­du­la­rı gün­le­rim­de (ki bu on gün­dür) Ada­na, Ur­fa, Ma­raş, An­te­p’­te di­re­niş yu­va­la­rı kur­dum. Bu ça­lış­ma­la­rım Ka­sım 1918’in ilk gün­le­ri­ne denk ge­lir.
SO­RU 8: AZER­BAY­CA­N’­I NE­DEN RUS­LA­RA SAT­TIN?
CE­VAP: Mon­dro­s’­un 11.mad­de­si ge­re­ğin­ce Türk Or­du­su 1918’de Azer­bay­ca­n’­ı bo­şalt­mak mec­bu­ri­ye­tin­de kal­dı. Ben Nah­çı­va­n’­a yö­ne­lik Er­me­ni sal­dı­rı­la­rı­nı şid­det­le pro­tes­to et­tim. Hat­ta Nah­çı­van sa­vun­ma­sı için giz­li­ce böl­ge­ye su­bay­lar gön­der­dim. Hat­ta Rus­lar ile an­laş­ma yap­ma­ya gön­der­di­ğim Yu­suf Ke­mal Be­y’­e “Nah­çı­van Türk Ka­pı­sı­dır. Bu hu­su­su na­zar-ı iti­ba­ra ala­rak eli­niz­den ge­le­ni ya­pı­nız.” em­ri­ni ver­dim. Da­ha Kur­tu­luş Sa­va­şı yıl­la­rın­da Azer­bay­ca­n’­la dost­ça iliş­ki­ler kur­dum. 18 Ka­sım 1921’de ya­pı­lan bü­yük bir me­ra­sim­le Azer­bay­can Sos­ya­list Sov­yet Cum­hu­ri­ye­ti Bay­ra­ğı’­nı biz­zat ben An­ka­ra Ce­be­ci­’ de­ki tem­sil­ci­lik bi­na­sı­na çek­tim. Bu sı­ra­da yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da Azer­bay­can ve Tür­ki­ye hal­kı­nın “kar­de­ş” ol­du­ğu­nu be­lirt­tim. “Kar­deş Azer­bay­ca­n” Kur­tu­luş Sa­va­şı­’n­da Baş­kan Ne­ri­ma­nov eliy­le bi­ze mad­di yar­dım­da da bu­lun­du. Azer­bay­ca­n’­la kül­tü­rel iliş­ki­le­re de bü­yük önem ver­dim. Ör­ne­ğin 1926’da Bol­şe­vik­ler Azer­bay­ca­n’­da La­tin Al­fa­be­si­’ni yü­rür­lü­ğe koy­du. Bil­di­ği­niz gi­bi biz de 1928’de La­tin harf­le­ri­ne geç­tik. Böy­le­ce kül­tü­rel iliş­ki­le­rin za­yıf­la­ma­sı­na en­gel ol­duk. Ta­rih ve Dil Ku­rum­la­rı da tüm Türk halk­la­rıy­la ol­du­ğu gi­bi Aze­ri Türk­le­ri’y­le de ta­rih­sel kül­tü­rel de­rin­lik kur­ma­mız­da et­ki­li ola­cak­tı. Kı­sa­ca­sı ben Azer­bay­ca­n’­ın ve tüm soy­daş ve maz­lum mil­let­le­rin tam ba­ğım­sız­lı­ğı için ça­ba­la­dım.
SO­RU 9: ALİ ŞÜK­RÜ BE­Y’­İ NE­DEN ÖL­DÜRT­TÜN?
CE­VAP: Ali Şük­rü Bey, ba­na mu­ha­lif­ti ama bir va­tan­se­ver­di. Ben her şey­den ön­ce, ba­na kar­şı Mec­lis içi mu­ha­le­fe­tin önem­li isim­ler­den bi­ri olan Ali Şük­rü Be­y’­i öl­dür­te­cek ka­dar ap­tal de­ği­lim! Böy­le bir ci­na­ye­tin be­nim üze­ri­ne yı­kı­la­ca­ğı­nı, bu ne­den­le Mec­lis­’te­ki mu­ha­lif­ler­ce suç­la­na­ca­ğı­mı dü­şü­ne­me­ye­cek ka­dar da stra­te­ji yok­su­nu da de­ği­lim! Ali Şük­rü Be­y’­i ben öl­dürt­me­dim. Ben fi­kir­le­re fi­kir­ler­le kar­şı­lık ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ne ina­nı­rım. Ay­rı­ca İn­gi­liz­ler pa­di­şah Vah­det­ti­n’­i ve Mec­lis için­de­ki ba­zı mu­ha­lif­le­ri -ki ara­la­rın­da gü­ven­di­ğim ba­zı ar­ka­daş­la­rım da var- kul­la­na­rak ba­na Mec­lis içi bir dar­be yap­mak is­te­miş­ler, bu­nun için her tür­lü komp­lo­ya baş­vur­muş­lar­dı.
SO­RU 10: SOY AĞA­CIN NE­DEN ÇI­KAR­TI­LA­MI­YOR?
CE­VAP: Soy ağa­cım or­ta­da­dır. Bu ko­nu­da çok bil­gi, çok ki­tap var. Ay­rı­ca so­yum­dan so­pum­dan sa­na ne? Yok­sa sen ırk­çı, fa­şit fa­lan mı­sın? Önem­li olan soy sop de­ğil bir in­sa­nın men­su­bu ol­du­ğu mil­le­ti­ne ne ka­dar hiz­met et­ti­ği­dir. Ama yi­ne de me­ra­kı­nı gi­de­re­yim: Ana ba­ba so­yum Türk­men­dir. Ana ta­ra­fın­dan Kon­ya, Ka­ra­man, (Kon­yar), ba­ba ta­ra­fın­dan Ay­dın, Sö­ke ta­raf­la­rın­da ya­şa­yan Yö­rük­le­rin­de­nim. Ata­la­rım Os­manlı­’nın is­kan si­ya­se­ti ge­re­ği 1400’le­rin so­nun­da Ka­ra­ma­n’­dan, Sö­ke­’den alı­nıp Ma­ke­don­ya ve ci­va­rı­na yer­leş­ti­ri­len Ev­lad-ı Fa­ti­ha­n’­dan­dır. (ye­di gö­bek Türk) De­de­le­rim So­fu­za­de Fey­zul­lah Efen­di ve Ha­fız Ah­met Efen­di­’dir…
SO­RU 11: LA­Tİ­FE HA­NIM SEN­DEN NE­DEN AY­RIL­DI?
CE­VAP: Şid­det­li ge­çim­siz­lik!
SO­RU 12: TÜM DEV­RİM­LE­RİN NE­DEN İS­LA­MA AY­KI­RI?
CE­VAP: Tüm dev­rim­le­rim İs­la­m’­ın özü­ne uy­gun, din zan­ne­di­len hu­ra­fe­le­re, uy­dur­ma­la­ra ay­kı­rı­dır. “Han­gi şey ki ak­la, bi­li­me, mil­le­tin men­fa­ati­ne uy­gun­dur o şey di­ni­di­r”. Be­nim tüm dev­rim­le­rim de ak­la, bi­li­me ve mil­le­ti­min men­fa­ati­ne uy­gun­dur.
SO­RU 13: ÖLÜ­MÜN­LE SO­YUN NE­DEN KE­SİL­Dİ? AK­RA­BA­LA­RIN YOK MU?
CE­VAP: Ak­ra­ba­la­rı­mın olup ol­ma­ma­sı ne­yi de­ğiş­ti­rir. An­cak be­nim dev­le­ti so­yan ak­ra­ba­la­rı­mın ol­ma­dı­ğı­na emin ola­bi­lir­sin!
SO­RU 14: SA­İD-İ NUR­Sİ SA­NA NE­DEN SÜF­YAN DE­Dİ?
CE­VAP: Sa­id-i Nur­si­’yi Kur­tu­luş Sa­va­şı ba­şın­da di­ğer ba­zı din adam­la­rıy­la bir­lik­te düş­ma­na kar­şı di­re­niş­te ba­na yar­dım et­me­si için An­ka­ra­’ya ça­ğır­dım. Ama bir­çok va­tan­se­ver din ada­mı bu çağ­rım­la ba­na yar­dı­ma gel­di­ği hal­de (Lib­ya­lı Şeyh Ah­met Sü­nu­si bi­le gel­di) Sa­id-i Nur­si gel­me­di. İş­gal İs­tan­bu­l’­un­da Çam­lı­ca­’da otu­rup ma­aş­lı bir iş­te ça­lış­tı. Bu ara­da ba­zı za­rar­lı ce­mi­yet­le­re ka­tıl­dı­ğı­nı duy­duk. An­cak sa­vaş bi­tin­ce 1922’de gel­di. Ge­lir gel­mez de din is­tis­ma­rı­na baş­la­dı. Ay­rı­ca Sa­id-i Nur­si “Ku­ra­n’­da­ki su­re­ler ben­den bah­se­di­yor!”, “Ka­rın­ca­lar­la ko­nuş­tum!” di­ye­cek ka­dar ken­din­den geç­miş bi­ri… Sa­id-i Nur­si­’nin be­nim için ne de­di­ği­nin hiç öne­mi yok! Ben ak­la, bi­li­me de­ğer ve­ren Rı­fat Bö­rek­çi ho­ca gi­bi Kuv­va­cı ger­çek din adam­la­rı­nın gö­rüş­le­ri­ni önem­se­rim.
SO­RU 15: NE­DEN SE­NİN GER­ÇEK­LE­Rİ­Nİ SAK­LA­MAK İÇİN 5816 YA­SA­SI ÇI­KA­RIL­DI?
CE­VAP: Ata­tür­k’­ü Ko­ru­ma Ka­nu­nu­’nu ben, be­nim CHP’m de­ğil, CHP’­ye mu­ha­lif Men­de­re­s’­in DP’­si çı­kar­dı. Ay­rı­ca bu ka­nu­nun be­ni ko­ru­du­ğu fa­lan da yok… Bak­sa­na sen bi­le ba­na ağ­zı­na ge­len her if­ti­ra­yı ata­bi­li­yor­sun!
Der­si­ni al­dın sa­nı­rım ço­cuk!
    NOT:Ata­türk düş­ma­nı (eleş­tir­mek baş­ka düş­man­lık baş­ka) yo­baz-li­boş ta­kı­mı­nın tüm ya­lan ve if­ti­ra­la­rı­na, ta­rih­çi-ya­zar Si­nan Mey­dan, yu­ka­rı­da oku­du­ğu­nuz sa­tır­lar­da ol­du­ğu gi­bi, to­kat niteliğinde bel­ge­li ce­vap­lar ve­ri­yor.
“Ya­la­na esir ol­ma!” di­yen de­ğer­li ta­rih araş­tır­ma­cı­sı Mey­da­n’­ı bu ça­ba­la­rı ne­de­niy­le hem kut­lu­yor, hem de çok te­şek­kür edi­yo­rum..
PEKİ DÜNYA ATAMIZ İÇİN NELER SÖYLEMİŞ?


               BİRAZDA   ATATÜRK'ÜN ANILARINDAN DERLEMELER 

YURDUMUN TOPRAĞI TEMİZDİR

Kral Edvard İstanbul'a geldiği zaman,yatından bir motora binerek Dolmabahçe Sarayına yanaştı.
Atatürk rıhtımda onu bekliyordu.Deniz dalgalıydı.Kralın bindiği motor,inip çıkıyordu.
İmparator rıhtıma çıkmak istediği bir sırada,eli yere değerek tozlandı.


O sırada Atatürk elini uzatmış bulunuyordu.
Bunu gören Kral bir mendille elini silmek istediği zaman Atatürk:
-Yurdumun toprağı temizdir,o elinizi kirletmez,diyerek Kralı elinden tutup rıhtıma çıkardı.

HAPI YUTARDI

Atatürk Galatasaray Lisesi'nde öğrencilerden birine sordu:
-Nil olmasaydı, Mısır ne olurdu?
Öğrenci,çabuk yanıt vermek için boş bulunup:
-Hapı yutardı...dedi.
Bu yanıt Atatürk'ün hoşuna gitti.Öğrenciye on numara verdi.

BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK

Yazı devriminden sonra(192,Atatürk'ün kara tahta başındaki resmi görülünce,O'na "başöğretmen" denilmeye başlanmıştı.
Aslında,adlandırmada geç kalınmıştı.
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen sonra,bir İstanbul gazetecisi kendisine şöyle bir soru yöneltmişti:
-Yurdu kurtardınız.Şimdi ne yapmak istrerdiniz?
Hiç duraklamadan şu cevabı vermişti:
-Milli Eğitim Bakanı olarak Türk Kültürünü Yükseltmeye çalışmak,en büyük amacımdır.
Ondan sonra Atatürk nerede görünse,mutlaka orada bir okula girer,öğretmen ve öğrencilerle konuşurdu.
Birgün Atatürkün yolu köy okuluna düştü.Tek sınıflı okulda bir genç öğretmen ders veriyordu.
Atatürk sınıfa girince,öğretmen kürsüsünü terk etti.
Atatürk:
-Hayır,yerinizde oturunuz ve dersinize devam ediniz,dedi.Eğer izin verirseniz,bizde sizden faydalanmak isteriz.Sınıfa girdiği zaman,Cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir.

TÜRK ORDULARI BAŞKUMANDANIYIM

Afyonkarahisar'ın hatlarının çözülmesi sonunda birkaç Yunanlı tutsak, geceleyin Mustafa Kemal'in çadırına getirilmişti. Bunlardan birisi, Muzaffer Generalin doğup büyümüş olduğu Selanik'ten gelmişti. Yüz, kendisine yabancı gelmediğinden ve üniformasında da hiçbir bellilik görmediğinden kim olduklarını ve rütbelerini sormaya başlamıştı.
- Binbaşı mısınız?
- Hayır.
- Albay mı?
- Hayır.
- Korgeneral mi?
- Hayır.
- Peki nesiniz?
- Ben Mareşal ve Türk Orduları Başkomutanıyım! Şaşkınlıktan ağzı açık kalan Yunanlı kekeledi:
- Bir başkomutanın savaş hattına bu kadar yakın yerlerde dolaşması işitilmiş değil de!..

Kaynak: General Sherril - Atatürk Nezdinde Bir Yıl Elçilik, 1935
BENİM ADIM ATA DEĞİL

Atatürk'ün sinirlendiği önemli bir nokta vardı. Gazetelerde, kendisine "Ata" denildiğini okudukça şöyle dedi:
— Benim adım Ata değil, Atatürk'tür! Bazı gazeteler neden böyle yazarlar?

Şükrü KAYA
Kaynak: Dünya Gazetesi, 10.11.1953


OLMASAYDIN OLMAZDIK!!!!!

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder